Tarihi Kız Kulesi İstanbul'un eşsiz güzelliklerinden biridir. İstanbul Boğazının girişindeki Adacık üzerine kurulmuş bu
görkemli yapı çeşitli efsanelere konu olmuştur. Üsküdar’ın sembolü haline gelen
Kız Kulesi küçük bir ada üzerine inşa edilmiştir.
Kız Kulesi, MÖ
5.yy’da Yunanlar tarafından İstanbul Boğazı’nın Üsküdar Salacak sahiline yakın
bir noktaya kurulmuştur.
Üsküdar’da, Roma İmparatorluğu’ndan kalma tek mimari eserdir. Bilindiği
kadarıyla deniz ticareti için bir gümrük noktası olarak kurulmuştur.
İlk olarak Yunan
döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek
bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri
platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar
birçok işlev yüklenmişti
Kız Kulesinin Efsanevi Hikayeleri
Battal Gazi Hikayesi
Osmanlı
döneminde Battal Gazi'nin askerleri ile birlikte kuleye baskın yaptığı, kulede
bulunan hazineleri alarak burada yaşayan Üsküdar Tekfurunun kızını kaçırdığı
anlatılır. İstanbul'u kuşatmaya gelen Battal Gazi kuşatmadan bir sonuç
alamayınca Kız Kulesinin önündeki kıyıya karargah kurar ve yedi yıl burada
kalır. Hikayeye göre Battal Gazinin bu kadar uzun süre burada kalmasının asıl
sebebi Üsküdar Tekfurunun kızına aşık olmasıdır. Üsküdar Tekfuru Battal Gaziden
korkusuna kızını hazineleri ile birlikte kuleye kapatır. Şam seferinden sonra
Üsküdar'a dönen Battal Gazi kayık ile kuleye gider hazineleri ve kızı
alarak Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşır. Çok söylenen "Atı alan
Üsküdar'ı geçti" lafı buradan gelmektedir.
Hikayelerde
geçen prenseslere atfen buraya Türkler Kız Kulesi ismini vermişlerdir.
Yılan Hikayesi
Bizans
imparatorunun bir kızı olur ve kral buna çok sevinir. Kral ülkenin bilginlerini
kızını yetiştirmesi için görevlendirir. Ancak bilginlerden birisi kızının on sekiz yaşına geldiği zaman bir yılan tarafından sokularak zehirlenip öleceğini
söyler.
Bu
yorumdan etkilenen kral denizin ortasındaki küçük bir ada üzerinde bulunan
kuleyi düzenlettirir. Kızını buraya yerleştirir, böylece yılandan kızını
korumuş olacaktır.
Yıllar
geçer kız on sekiz yaşına yaklaşır bütün tedbirlere rağmen, kıza gönderilen
üzüm sepetinin içinde bir yılan kuleye gider. Kimse farkına bile varamadan
prensesi yılan sokar, zehirler ve kız ölür. Bu olay karşısında çok üzülen kral
kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızının toprağa gömülürse yılanlara yem
olacağını düşünür ve kızının cesedini mumya yaptırıp pirinç tabuta koydurur. Bu
tabutu da Ayasofya'nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini
ister. Bu şekilde kızının hiç değilse ölüsünün yılanlardan korunacağını
düşünür. Bu tabutun üzerinde iki delik görülmüş ve yılanın kızı ölümünden sonra
da rahat bırakmadığı anlatılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder