5 Aralık 2016 Pazartesi

Kız Kulesi

    
   Tarihi Kız Kulesi İstanbul'un eşsiz güzelliklerinden biridir. İstanbul Boğazının girişindeki Adacık üzerine kurulmuş bu görkemli yapı çeşitli efsanelere konu olmuştur. Üsküdar’ın sembolü haline gelen Kız Kulesi küçük bir ada üzerine inşa edilmiştir.


     Kız Kulesi, MÖ 5.yy’da Yunanlar tarafından İstanbul Boğazı’nın Üsküdar Salacak sahiline yakın bir noktaya kurulmuştur. Üsküdar’da, Roma İmparatorluğu’ndan kalma tek mimari eserdir. Bilindiği kadarıyla deniz ticareti için bir gümrük noktası olarak kurulmuştur.


     İlk olarak Yunan döneminde bir mezara ev sahipliği yapan bu ada Bizans döneminde inşa edilen ek bina ile gümrük istasyonu olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise gösteri platformundan, savunma kalesine, sürgün istasyonundan, karantina odasına kadar birçok işlev yüklenmişti

   
                   Kız Kulesinin Efsanevi Hikayeleri

                 Battal Gazi Hikayesi
      
    Osmanlı döneminde Battal Gazi'nin askerleri ile birlikte kuleye baskın yaptığı, kulede bulunan hazineleri alarak burada yaşayan Üsküdar Tekfurunun kızını kaçırdığı anlatılır. İstanbul'u kuşatmaya gelen Battal Gazi kuşatmadan bir sonuç alamayınca Kız Kulesinin önündeki kıyıya karargah kurar ve yedi yıl burada kalır. Hikayeye göre Battal Gazinin bu kadar uzun süre burada kalmasının asıl sebebi Üsküdar Tekfurunun kızına aşık olmasıdır. Üsküdar Tekfuru Battal Gaziden korkusuna kızını hazineleri ile birlikte kuleye kapatır. Şam seferinden sonra Üsküdar'a  dönen Battal Gazi kayık ile kuleye gider hazineleri ve kızı alarak Üsküdar'dan atına atlayıp oradan uzaklaşır. Çok söylenen "Atı alan Üsküdar'ı geçti" lafı buradan gelmektedir.
Hikayelerde geçen prenseslere atfen buraya Türkler Kız Kulesi ismini vermişlerdir.

                 Yılan Hikayesi
Bizans imparatorunun bir kızı olur ve kral buna çok sevinir. Kral ülkenin bilginlerini kızını yetiştirmesi için görevlendirir. Ancak bilginlerden birisi kızının on sekiz yaşına geldiği zaman bir yılan tarafından sokularak zehirlenip öleceğini söyler.


Bu yorumdan etkilenen kral denizin ortasındaki küçük bir ada üzerinde bulunan kuleyi düzenlettirir. Kızını buraya yerleştirir, böylece yılandan kızını korumuş olacaktır.
Yıllar geçer kız on sekiz yaşına yaklaşır bütün tedbirlere rağmen, kıza gönderilen üzüm sepetinin içinde bir yılan kuleye gider. Kimse farkına bile varamadan prensesi yılan sokar, zehirler ve kız ölür. Bu olay karşısında çok üzülen kral kaderden kaçılamayacağını anlar. Kızının toprağa gömülürse yılanlara yem olacağını düşünür ve kızının cesedini mumya yaptırıp pirinç tabuta koydurur. Bu tabutu da Ayasofya'nın yüksek duvarlarından birinin üstüne yerleştirilmesini ister. Bu şekilde kızının hiç değilse ölüsünün yılanlardan korunacağını düşünür. Bu tabutun üzerinde iki delik görülmüş ve yılanın kızı ölümünden sonra da rahat bırakmadığı anlatılır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder